bu harika bir soru

Neden doktora yapıyorum?

Bugün doktoranın kırılma noktalarından birini yaşadım. Dersleri tamamlamak, yeterlik sınavını vermek veya ilk makaleyi göndermek gibi resmi kırılmalardan bahsetmiyorum. Çok fazla “iş” yaptığım haftalardan biriydi ve bu tempoda da devam edecek uzun bir süre. Önümüzdeki bir ay içinde dört sunumum var ve bugün ilkini hallettim. İşte bu ilk konuşmama dakikalar kala yaşandı bu kırılma.

Üç haftadır bahar alerjisinden kurtulamıyorum. Seneler içinde burnumun zararsız olduklarına ikna olup abartılı tepkiler vermediği polenler bile artık düşman saflarında. O kadar uzun süredir evdeyim ki burnum mevsim geçişlerinde panik atak geçiriyor. Yaşayanlar bilir, beraberinde yorgunluk, bitkinlik ve oksijendeki düşüşe bağlı zekada gerileme görülür. Yaşam sevinci de azalır, zaten azsa sıfıra yakınsar. İşte bu coşkuyla slaytlarımı düzenlerken gözüm bir noktaya daldı. Tokat gibi gelen şu düşünceye kitlendim: “Ben ne yapıyorum? “. Evet çok saçma ama kırılma buydu. Bir buçuk senedir harıl harıl çalışıp, orada burada anlatıp durduğum, tartıştığım, okuduğum, yazdığım konu neydi? Kime ne faydası vardı? Hangi düşünceyle doktora yapmaya karar vermiştim ki? Bu kadar yalnız hissettiren evde doktora yapmak mıydı, doktora yapmanın doğası mıydı? Bu kırılmayı herkes yaşıyordu değil mi? Bir şey vardı istemediğim, o yüzden akademik kariyer yapmaya karar vermiştim, neydi o tam olarak?

Yapayalnız, yersiz yurtsuz bir yüksek lisanstan sonra, bir araştırma grubunda, tüm fiziksel imkanlara sahip olarak doktoraya geçmek güzeldi. Ekim 2019. Tam beş ay sürdü. Ofisim, masam ve birlikte çalışacağım yeni biri vardı. Emre. Aynı üniversitede 11 seneden sonra kimseyi tanımadığım bir çatı altında Emre bir şanstı. Bugün o dalıp gitme sırasında bir saniyelik şunu da düşündüm: “Ya Emre diye biri yoksa?”. Hiçbir yakın arkadaşım onunla tanışamadı. Adını bile duymayan çok. Şöyle sosyal bir ortamda fotoğrafımız yok. Emre instagram kullanmıyor. Anasayfayı yenilediğimde ona dair hiçbir şey göremiyorum. Uyumadan saniyeler önce onun paylaşımlarına denk gelemediğim için, onu rüyamda göremiyorum. Emre büyük doktora buhranını benden birkaç ay önce yaşadı, ben onu taklit mi ediyorum şimdi? Bütün grup içi sunumlarımda en fazla soruyu o sorardı, en iyi yorumlar ondan gelirdi, Emre bugün mikrofonunu hiç açmadı. İşte bu da bir kırılmaydı, ama kimse anlamadı.

Pandeminin ilk aylarında, Amerika’da doktora yapan arkadaşımın savunmasını online olması “mucizesiyle” kuru fasulye yiyerek izleyebilmiştim. İki gün önce bir başka arkadaşım daha evden doktor oldu, kek yaparken aldım haberini. Molalarda Emre’yle kahve içip tartışmak yerine çamaşır asan, balkon yıkayan, duvara bakan, havlupan silen ben de evden doktor olabilirim ve bu biraz endişe verici. Dört gün sürecek büyük bir konferans başlıyor bu hafta sonu ve ben dördüncü gününde konuşacağım, burnum izin verirse. O kadar anlamsız hissediyorum, öyle komik buluyorum ki şu an o topluluğu. Kolektif bir delirme. Annem ve teyzem beni ilk kez ve zorla hamama götürdüğünde, “Neden hep birlikte duş alıyoruz, neden?” diye bağırmıştım. Ne alaka ama aynı hislerle böyle bağırasım var konferansta: “Neden yapıyoruz biz bunu, neden?”.

Bu yazı, “öyle diyorlar” havuzunda boğulan tüm doktor adaylarına adanmıştır.

Photo by Ryanniel Masucol from Pexels.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *