bu harika bir soru

Onu bilmez misin?

Derdim ne kadar çok olursa o kadar sık yazarım diye düşünmüştüm blogu ilk açtığımda. Son birkaç ayda dertlerim üstel arttı ama yazmayı geçtim konuşmayı bile beceremediğim günlerim oldu. Geç olsun güç olmasın, çok ciddi bir sekmeyi kapatmaya niyet ederek oturdum bu yazının başına. Yıllardır açık olan, yakın zamana dek açık kaldığını bile unuttuğum ama acı bir şekilde varlığı hatırlatılan bir sekme. Hakkını vererek kapatabilirsem benden huzurlusu olmaz. 

Meselem aile ve her aileye en az bir adet olacak şekilde dağılmayı başarmış olan zorbalar. Zorbalıkla kastettiğim de ailenin içinden birinin ailenin içindeki diğerlerine uyguladığı sistematik psikolojik şiddet ve saldırganlık. Bu zorbaları niçin “yol yakınken” dışlamadığımızı irdelemek istiyorum çünkü elimden gelen sadece budur. Psikolojik ve/veya sosyolojik analizler haddime değil elbet, sorularımı sıralayıp içimi soğutmak derdindeyim. Zihnim gibi karmaşık bir hale gelsin istemem bu yazı, ama beni dört bir taraftan kuşatan gündemi biraz sunabilirsem neden derya olmuş dertlerden bunun birinci çıktığı anlaşılır gibi geliyor.

Bir tarafta kayınpederinin tecavüzünü yıllarca saklayan bir kadın öbür tarafta çalışanlarına uzun süreli psikolojik şiddet uygulayan bir patronun çalışanları tarafından ifşa edilmesi sonucu kendi sosyal çevresi tarafından dışlanması. Alakasız haberler gibi geliyor ama bende yakın noktalara dokundular. Cinsel şiddeti konuşamamak üzerine tek bir cümle kuramam ama şuradaki makaleden cinsel şiddet faili aile içinden olursa suskunluğun arttığını öğrendim. Bu noktadan bir “aile içinde gizli kalanlar” üst başlığına geçiş yapıyorum: “Kol kırılır yen içinde kalır” kontenjanından susulan, boyun eğilen, başkalarıyla paylaşılmaya utanılan ve zaman içinde yoksayılan aile içindeki zorbalığın, aile içindeki cinsel şiddete dair suskunlukla nasıl bir ilişkisi var? 

Zorba patron gelmiş geçmiş tüm çalışanlarına her türlü mobbingi uygulamakla suçlanıyordu ve bu haberde benim ilgimi çeken mağdurların “adaleti sağlama” metoduydu. Peki aile içindeki zorbaları yazının başında önerdiğim gibi dışlamak işe yarar mıydı? Bu suskunluğun tam tersinde yol almak nasıl bir toplum inşa ederdi? Evin içindeki saldırganı mağdurlar ifşa etseydi ve aile kurumunu temelinden sarssalardı, kimin utanması gerektiğini ilk günden itibaren komşular değil mağdurlar belirleyebilseydi ne olurdu? Neden o zorbaların kapıları çekip çıkmalarına, hiçbir şey olmamış gibi topluma karışmalarına ve sağlıklı(?) sosyal çevreler edinmelerine izin veriyoruz? Aynı kişiyi iki farklı kişiliğiyle (içeride ve dışarıda) izlemeye zorlanırken neden kendimizden şüphe ettiriliyoruz? 

Bence kapalı kapılar ardındaki sistematik ve uzun süreli tahakkümü ve psikolojik şiddeti de gün yüzüne çıkarıp, faillerin bambaşka hayatlar yaşamasını engelleyelim. Annesiyle, babasıyla, abisiyle, kardeşiyle iletişimini kesmiş insanları normalleştirerek başlayalım. Huzurlu ve sağlıklı bir iletişim kuran bir aileniz varsa bunun keyfini sürün, ne şanslısınız, ne güzel!, fakat neden sizinkinin norm olduğunu düşünüyorsunuz? O zorbaların kapıları çekip çıktığı evlerde kalanlar susmasaydı, bugün kutsal aile kalmazdı herhalde. Cinsel şiddetin gizli kalması büyük ve ayrı bir konu ama şu ifşa furyasına aileyi de katsak, tersyüz etsek bazı şeyleri acaba içimizi soğutması dışında bir faydasını daha görür müyüz toplumsal ölçekte?  

Meselem psikolojik şiddet olsa da, haber olan cinsel şiddetlerle buraya sürüklendiğim için o yoldan düşünmüş oldum. Şiddet cinsel nitelikli olunca fail ezici çoğunlukla erkek oluyor, psikolojik şiddette böyle bir istatistik var mı bilmiyorum ama şunun altını çizmeli: şiddet faili toplumsal yapıdan besleniyor. Oradaki toplumsal cinsiyet kodlarını damarlarımda hissediyorum ama anlatamıyorum. Bu yazı da benim kendime notumdur. Dışarıda tanışsam arkadaş olmazdım dediğim insanlar sekmesinin kapanmasıdır. Evdeki zorbaya kimse duymasın diye susmaktan ve “aman sen de onu bilmez misin” maskesinin altına el birliğiyle süpürülen pisliklerden yıldım. “Tadımız kaçmasın” sanırım en nefret ettiğim yalan, zira tadımız zaten kaçık, daha fazla -mış gibi yapamayacağım.  

Photo by cottonbro from Pexels.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *