bu harika bir soru

akademik ortamlarda sunduğumuz işlerimiz üzerine gelen soruları göğüste yumuşatma kalıbı, hayır bu kategorideki hiçbir soru harika değil!

  • bu harika bir soru

    Böyle olacağını bilsen yine de gider miydin?

    Doktoranın sonuna doğru öyle bunalmıştım ki aldığım ilk postdoc teklifini fazla düşünmeden kabul ettim. Böyle söyleyince de başvurularda pek seçici değilmişim gibi tınlıyor ama öyle değil, öncelik her zaman İtalya’daydı ve sadece hoşuma giden projelere başvurmuştum. Ocak 2023’te teklifi kabul ettim, Haziran’da da uzaktan (evimin konforunda) iş başı yaptım. Aradaki bu beş aylık süreçte 7 Şubat depremlerini yaşadık, tez savunmasına girdim, deli gibi çalıştığımız 14 Mayıs seçimleri geçti ve biz bir türlü taşınma moduna geçemedik. İki senelik bir proje olduğu için evimizi kapatmamaya karar verdik, ayrıca Erdi işini uzaktan yürütecek ve İstanbul’a sık seyahat edecekti. Hal böyle olunca ağustosta tatile gider gibi yazlık kıyafetlerimiz, bir miktar kitap, çay bardakları ve…

  • bu harika bir soru

    Gizli sekmeler insana neler yapar?

    Bunca zaman sonra nasıl giriş yaptığımı bile unuttuğum blogumu şöyle bir karıştırdım önce. Pandemide yoğun kaygıyla mücadelede yazmak da etkili bir ilaç olmuştu ve gerçekten zihnim duruluyordu. En son 8 Mart 2022’de şu yazıyı yazmışım, peki sonra ne oldu, kapandı mı bütün sekmeler? Hemen Instagram arşivime bakıyorum, hızlandırılmış bir “previously on irem’in yolu”… Son yazıdan sonra, İstanbul’da kalan son arkadaşlarımızı da yurtdışına uğurlamışız, doktoranın son düzlüğünde bir anksiyete atağı daha vurmus, o atak içindeyken Şebnem trafik kazası geçirmiş, yoğun çalışılan 2 seçim atlatmışız, doktora bitmiş, anneannem gitmiş, Nur da taşınmış, teyze olmuşum, İtalya’da pozisyon bulmuşum ve biz de taşınmışız. Tüm bunlar da yazıp iç dökmelik meseleler ama ben bir buçuk…

  • bu harika bir soru

    Neler insan içindir?

    2021 ajandamı çekmeceye kaldırmadan önce şöyle bir karıştırdım ve ilk sayfasındaki yeni yıl beklentilerimi okudum. Meğer dileğim gerçekleşmiş ama ben bunu dilediğimi bile unutmuştum gerçekleşme anlarında. Meyhanelerimize dönebilmeyi dilemişim. Durup düşünmem gerekti o yılbaşına dair, anlamadım önce bu ne minnoşluk.  O tarihte -tam bir sene önce bugünlerde- panik atak teşhisim ve ilaçlarımla birlikte devam eden bir terapi sürecim vardı. Ne hayallerle kurulduğumuz Sarıyer’den ben bir tık normalleşebileyim, annemi babamı görebileyim diye yeni taşınmıştık. Evden çalışmakta, hiç dışarı çıkmamakta, sosyalleşmemekte, kolonyayla duş almakta, hijyen takıntısında ve sağlık anksiyetesinde 1 yıla yaklaşmıştım. Anneanneme alzheimer teşhisi yeni konmuştu. Şurama kadar dolduğum günlerdi. Yılbaşı gecesi evde rakı masası kurarken yeni yıldan meyhaneye gidebilmeyi ve…

  • bu harika bir soru

    Onu bilmez misin?

    Derdim ne kadar çok olursa o kadar sık yazarım diye düşünmüştüm blogu ilk açtığımda. Son birkaç ayda dertlerim üstel arttı ama yazmayı geçtim konuşmayı bile beceremediğim günlerim oldu. Geç olsun güç olmasın, çok ciddi bir sekmeyi kapatmaya niyet ederek oturdum bu yazının başına. Yıllardır açık olan, yakın zamana dek açık kaldığını bile unuttuğum ama acı bir şekilde varlığı hatırlatılan bir sekme. Hakkını vererek kapatabilirsem benden huzurlusu olmaz.  Meselem aile ve her aileye en az bir adet olacak şekilde dağılmayı başarmış olan zorbalar. Zorbalıkla kastettiğim de ailenin içinden birinin ailenin içindeki diğerlerine uyguladığı sistematik psikolojik şiddet ve saldırganlık. Bu zorbaları niçin “yol yakınken” dışlamadığımızı irdelemek istiyorum çünkü elimden gelen sadece budur.…

  • bu harika bir soru

    Daha fazla kalamaz mısın orada?

    Trieste’de İtalyanca’nın bir lehçesi konuşuluyormuş. Zaten Slovenya ve Avusturya etkisiyle diğer İtalyan şehirlerine de benzemiyormuş. Yanlışlıkla burada İtalyanca öğreneni anlamazmış güneydekiler. Konu bunun gibi kültüre dayalı rassal bir bilgiye gelince, grup içinden biri merak ederek herkese tek tek soruyor; sizin ülkenizde başka diller, lehçeler konuşuluyor mu? Sıra bana gelince kültürel çeşitlilik güzellemesi yapamadım, Kürtçeyi anlattım. Hala anadilde eğitim hakkı bulamayanlardan girip, Erdi’nin anneannesinden çıktım. (Kayınvalidemden dinliyorum annesini sıklıkla, bir kurgu romandan farksız anlattıkları, zaman alıyor sindirmesi, belki birgün onu da yazarım.) “İstanbul Sözleşmesi” rozetimi çantamdan hiç çıkarmadım. Merak edip, “İstanbul” kelimesinin büyüsüne kapılıp, gelip sorsunlar istedim. Sordular. Her seferinde anlattım, Türkiye’den sayılar verdim, anıt sayacı gösterdim. En çok “Erdoğan diktatör…

  • bu harika bir soru

    Ben neden çamaşır makinesi ile sınanıyorum?

    Bilenler bilir ve bugün bile dalga geçer; ben çok uzun yıllar kendi çamaşır makinemin olacağı günleri hayal ettim. Bu tutkulu hayalin tek sebebi annemdi. İki bilemediniz üç sene önce bu konuda içimi dökecek olsaydım, annem yüzünden derdim. Sakinleşen öfkemin sebebi de bugün kendi makinem olması veya annemin acayip değişmesi falan değil. Bilakis, değişmeyen tek şey benim annemdir. Benim meseleye bakışım değişti diyelim. Feminizm insanın geçmiş ergenlik sancılarına da iyi gelir diyelim. Yazı boyunca annemin “ne çok seviyorsun eski defterleri açmayı” sözü çın çın yapmasın diye burada defteri kapatıp günümüze geliyorum. Artık nasıl bir anlam yüklemişsem ilk makinemle aşk yaşıyorum tabii ki. Evdeki her şeyi birinci çoğul ekiyle kullanmama rağmen, çamaşır…

  • bu harika bir soru

    Normalleştim mi?

    Bugün kısa bir araştırma ziyareti için geldiğim Trieste’de üçüncü günüm. On günlük karantinamın da üçüncü günü demek bu. Çok uzun zaman sonra saat kurmadığım bir cumartesiye uyandım. İş yükü fazla bir dönemin son günüydü dün bir anlamda. Yalnızlık, sessizlik ve ajandaya yazılı işlerin azlığı sayesinde biraz biraz kendimi dinleyebiliyorum bugün. Sanki buraya gelene kadarki kısacık bir ayda başka bir insanın içine girmişim veya pandemi öncesi kendime geri dönmüşüm gibi hissediyorum şimdi. Neler yaptım ben ya, valla aferin kız bana. Nur’un üniversite sınavına hazırlanmak için bize yerleşmesiyle başladı bu dönüşüm. Yine online bir konferansta avatarımla boy gösteriyordum. Ne giyeceğimi dert etmiyordum ama konuşma yapmanın doğal gerginliği vardı üstümde. Kazasız belasız atlatınca…

  • bu harika bir soru

    Sence de biraz abartmıyor musun?

    Bir buçuk senedir ilk defa bu kadar huzurlu bir gün geçirdim. Sabah neşeli uyandım ki çok az olur, normal insan gibi bilgisayarın başına geçtim ki çok az olur. İş aynı iş, kahve aynı kahve, ben yine evdeyim. Yine uyanır uyanmaz arkada çalacak bir şeyler açmayı unuttuğum için bir iki saat kendi sessizliğimde boğuldum. Ara verince balkon yıkadım, yeni hobim. Aynı şeyleri yedim, aynı saatte Nur geldi, aynı saatte Erdi. Akşam yemekten sonra aynı yolda yürüyüş yaptık. Her şey bu kadar rutinken neydi bugünün farkı? Dün gece gıda sektöründe çalıştıkları için Erdi’ye ve Şebnem’e aşı çıktı. Aşı çıkması da ne garip bir kalıp, yazınca farkettim. Böylece ailemizde covid geçirmeyen veya aşı…

  • bu harika bir soru

    Neden doktora yapıyorum?

    Bugün doktoranın kırılma noktalarından birini yaşadım. Dersleri tamamlamak, yeterlik sınavını vermek veya ilk makaleyi göndermek gibi resmi kırılmalardan bahsetmiyorum. Çok fazla “iş” yaptığım haftalardan biriydi ve bu tempoda da devam edecek uzun bir süre. Önümüzdeki bir ay içinde dört sunumum var ve bugün ilkini hallettim. İşte bu ilk konuşmama dakikalar kala yaşandı bu kırılma. Üç haftadır bahar alerjisinden kurtulamıyorum. Seneler içinde burnumun zararsız olduklarına ikna olup abartılı tepkiler vermediği polenler bile artık düşman saflarında. O kadar uzun süredir evdeyim ki burnum mevsim geçişlerinde panik atak geçiriyor. Yaşayanlar bilir, beraberinde yorgunluk, bitkinlik ve oksijendeki düşüşe bağlı zekada gerileme görülür. Yaşam sevinci de azalır, zaten azsa sıfıra yakınsar. İşte bu coşkuyla slaytlarımı…

  • bu harika bir soru

    Sen yaş mı aldın?

    Bugün 23 Nisan, neşe dolamıyorum ama çocuklara adanmış bir bayramın akşamında ters cepheden bir konu üzerine bir şeyler yazmak istedim. Uzun zamandır düşünüp durduğum hatta artık (muhtemelen) yaşımızın etkisiyle arkadaş sohbetlerimizde de sıklıkla yakındığımız bir mesele: yaşlılık. Anne ve babalarımızın yaşlanmış olması gerçeği. 30’larındaki insanların ebeveynleri toplumsal olarak da ‘yaşlılar’ sınıfına atanıyor. Böyle diyorum çünkü hissedilen yaş diye de bir şey var ama o daha derin bir konu, geçiyorum. Ben gerçek anlamdaki yaş alma ve fiziksel bir yıpranma sürecinin başlaması üzerine düşünüyorum.  Tam olarak hangi anda yaşlanmış olduklarını idrak ediyoruz acaba diye düşündüm önce. Eskiden (ama sadece bir yıl öncesine kadar mesela) gündemde olmayan türlü türlü hastalıklarla sık sık hastane…