anneannem
Bol sitemiyle güzel kalplerimizi hep yoran anneannem hastanede yalnız geçirmek zorunda kaldığı günlerden sonra alzheimer oldu. Kızları ve gelinleri bir alışverişlik sürede yalnız bıraktığında bile onlara küsen anneannem 10 günlük yalnızlık sonunda her şeye küstü. Ailemizin en büyük kadınındaki alzheimer tanısı, bilinen ve bilinmeyen tüm yönleriyle 7’den 70’e domino etkisi yarattı.
Annem ve teyzemlerle birlikte kafası fazlasıyla karışık annelerine bakmanın fiziksel yorgunluğunu yaşamadığım için çoğunlukla anneannemin ne hissettiğini, en büyük bakımı veren teyzemin ne kadar yorulduğunu ve bu hastalığın bilimsel boyutunu düşünmekle geçiyor günler benim cephemde.
Son tatilimde plajda mutlu mutlu takılırken şu harika çeviriye denk gelmiştim ve başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Çevremde annesi veya büyükannelerinden biri bu hastalığa yakalandığı ve ona bakım verdiği için tükenen o kadar çok kadın vardı ki.
Anneannem şimdi kendi zihnini mutsuz ve yalnız olduğu durumdan mutlu ve hep kalabalık olduğu durumlara transfer etmiş gibi. Her telefon bayramlaşma, her kalabalık bir şeyi kutlamak için bir araya gelmiş mutlu bir kalabalık onun için. ‘Hiç unutmam sen bi gün …’ dediği bazı küçük anıları gerçekten unutmadığını sadece biraz şeklini değiştirdiğini görüyorum şaşırarak. Bu dilimizde öylesine vurgu yapmak için kullandığımız bir kalıp değil mi yani? Gerçekten de bazı şeyleri unutmuyoruz ve onları unutmayacağımızı benliğimizi kaybetmeden de biliyor muyuz? İşte bu üzerine daha fazla okumak ve düşünmek istediğim bir şey artık. Eskiye nazaran çok az okuyan, çok fazla izleyen ama izlediğini de zor anlayan birine dönüştüğümü hesaba katmayayım şimdilik.
Çocukken bir kere yaptığım un helvasını ve onun yanına her gidişimde ip ve tığ istememi anlatmış geçen gün, videosu bile var. Benim de hiç unutmam diye andığım şeyler bunlar halbuki. Bunlar tesadüf değil ve birgün hangi parametrelerin bu mekanizmada etkili olduğunu anlamış olacak insanlık umuyorum.