4 yılda 4 mahkeme mi?
Evet, hepsini de ya kazandık ya da dava kapandı. Bunlar hukuken aynı şeyler mi bilmem, bana ne, hukuk ne. Dördüncü dava bugün kapandı. Biz kim? Babam, annem ve biz işte. Kime karşı? Ev sahibine.
Master tezimde sona yaklaşıyordum ve o zaman oturduğumuz evden acilen taşınmamız gerekiyordu. Neden biz olaylı bir aile miyiz? Kısmen ama neden acil koduyla ev aradığımızı başka bir yazıda anlatayım. Ama ruh halimiz önemli, uzun zamandır ev arıyorduk, maddi manevi çökmüştük, umutsuz ve evin içinde tüm kombinasyonlarda kavgalıydık. İki sokak ileride, yani annemin tam istediği yerde, 3 oda 1 salon ve 2 balkon, yani babamın tam gönlüne göre (nedense babam her şeyin en büyüğünü ve genişini sever) ve kirası bizim kriterlerimizi karşılayan bir ev bulduk. Ama şunu da belirteyim, 10 küsür sene oturduğunuz evden çıkıyorsanız zaten kira en az 2’ye katlandı demektir, malesef. Neyse, aniden biz paralel bir evrene geçiş yaptık ve kendimizi katalogdan renk seçerken bulduk. Sanki her şey yolundaymış gibi. Ev gerçekten iyiydi, babam onu baştan yaratmıştı, biz buradan daha taşınmayız heralde dedik. Bu eve göre yeni mobilyalar alındı, umutlar tazelendi, önceki eve dair tüm kötü anılar silinmek istendi.
Tam 3 ay, evet taşındıktan 3 ay sonra üst katımızda oturan ev sahibi ve eşi misafirliğe gelmek istedi. Annem ve babam o kadar sevindi ki önceki evde yaşananlardan sonra, bayağ komşuları olacak diye heyecanlandılar. Ben o gün eve özellikle geç geldim, kalabalık etmeyeyim diye, bir de sevmem pek öyle tanımadığım insanlar falan. Zili çaldım, artık gitmiş olduklarını düşünerek. Kapıda bize ait olmayan ayakkabıları gördüm, gitmemişlerdi. Annem kapıyı inanılmaz şaşkın ve üzgün bir ifadeyle açtı. Şebnem güya odasına geçmiş ama salonu dinliyordu gördüm, o da şoktaydı. Sonra ben misafirlere selam vereyim diye salona şöyle bir baktım, ilk gördüğüm şey iki elini bacakları arasında sıkıştırıp koltuğun ucunda düşecek gibi kalakalmış babam oldu. Meğer, çok rica edeceğiz hızlıca bu evden çıkmanız gerekiyor, bizim bu evde oturan oğlumuz tutturdu bu eve geri döneceğim diye, sözümüzü dinletemiyoruz demeye gelmişler. Evet.
1-2 sene öncesine filmi sarıp o ana gelene dek ailece yaşadığımız her şeyi düşününce bu çok sert bir andı, yok artık daha nelerdi, bu da mı olacaktı. Babamın o halini hiç unutmadım. En sevdiğim barda 2 arkadaşımla takılırken bu olanları “babam neler neler yaşadı ama onu hiç böyle görmedim” diyerek anlattım. Günler içinde babam hastaneye kaldırıldı ve bu da kendi kendine bir başka yazı, yok yazı dizisi falan olur heralde. Doktorlar büyük bir stres, üzüntü mü yaşadı yakın zamanda diye sorduğunda, barda arkadaşlarıma anlattığım gibi anlattım her şeyi. Ben babamın beyninin sağ tarafında, tıbben şanslı sayılan bir noktaya atılan pıhtının atılma saatini biliyorum diyebiliriz, hep böyle düşündüm.
O aile daha sonra Müge Anlı’ya çıkabilecek seviyede talihsiz şeyler yaşadılar kendi içlerinde ve hep nedense bizi evden çıkarmanın en iyi çözüm olduğunu düşünüp dava açtılar. Öyle saçma sebeplerle, bir keresinde inanılmaz kötülük dolu bir planla bazen de öyle plansız davalar açılıyordu ki, biz pek bir şey yapmadan 4 yıl daha oturmaya devam edebildik.
Dediğim gibi, sevmem pek öyle tanımadığım insanlar falan…