kişisel olan …
Feminizmin iyileştirdiği kadınlardanım. İyileşmeyle neyi kastettiğimi izah etmek için de önce kötü hali tanımlamak isterim. O hal ilkokulda başlıyor kız çocukları için, ergenliğin ilk fiziksel yüklemeleriyle birlikte bünyeye giriş yapıyor. O günden bugüne süren, kesintiye uğramayan, değişen, dönüşen ve dönüştüren var olma mücadelesi iyileştiriyor, benim varlığım o mücadele, o mücadele feminizm.
Ortaokulda otobüste yaşadığım ilk fiziksel tacizde montumu suçlamıştım. Çocuk montlarından sonra kadınsı bir tarzı olan ilk montumdu, hepimizde vardı ve çok seviyordum. Ama onun yüzünden başıma gelmişti bu olay; bu pis adamlara karşı dikkatli olmalıydım bundan sonra. Aynı yıllarda, her gün önünden geçtiğim bankanın güvenlik görevlisi aynı saatte kapıya çıkıyor ve ben önünden geçerken garip sesler çıkarıyordu, köşeyi dönene kadar da izliyordu. Onu tam karşısındaki tüm taksi durağı duyuyor ama kimse bir şey demiyordu. 13 yaşında bir kız çocuğu önlerinden üstünü başını çekiştirerek, başını kaldırmadan ve hızlanarak geçiyordu ama bu onları rahatsız etmiyordu; bu yolda dikkatli olmalıydım. Ben liseye başlarken oturduğumuz apartmanda bir komşumuz vardı, benden sadece 4 yaş büyüktü ve iki bebeği vardı, evli olduğu erkekten şiddet görüyordu. Apartmandaki kadınlar bu konuyu konuşurken can kulağıyla dinlerdim, böyle erkekler vardı hayatta; dikkatli olmalıydım. Ben çocukluktan ergenliğe böyle geçerken eteğinden ayrılmadığım annemle hayat zorlaşıyordu. Otoriterdi, dinlemiyordu, anlamıyordu, desteklemiyordu, mutsuzdu, benim de mutsuz olmamı ister bir hali vardı. Vücudumu saran bir bluzu dener ve annemin onayını beklersem, “rahat edemezsin bence ama sen bilirsin” derdi. Annem haklı olmalıydı, demek ki rahat edemeyecektim; bu bluzlardan almamalıydım.
Büyüdükçe sürekli bana dönmüş okların yönünü değiştirdim. Bende yanlış yoktu, ben niye refahım için önlemler alıp duruyordum ki? Yanlış bu adamlardaydı, onlar kendini değiştirmeliydi. Laf atana cevap vermeye, bakana dik dik bakmaya, istediğim yerde istediğimi giymeye başladım. Annem de destek olmayacaksa bu hayatı yaşamama, o zaman hiç olmasın istedim. Tercihlerim ve hayallerim için artık onu ikna etmeyecektim. Bir yerden dönüşmeye başlamıştım ama başka bir yerden açık verdiğimin de farkında değildim. Kıyafetime karışan, kıskançlık krizleri yaşayan ve hayır’dan anlamayan sevgililer çok seviyor sanıyordum. Çok iyi bildiğim konularda bile sürekli bana eğitim veren erkek arkadaşlarımın karakterleri öyle diye düşünüyordum. Ben’de bir şeyleri değiştirebiliyor ama toplumsal ölçeği göremiyordum. Biriken bir öfke vardı ama düşmanı işaret edemiyordum. Kendimi geliştirmek için gecemi gündüzüme katıyor, kafamın içindekilerle çok yalnız hissediyor ama mağdur ben olunca kavga edemiyordum. Üniversitedeyken çalıştığım işlerin birinde maruz kaldığım tacizi kimseye anlatamıyordum mesela. Aynı yıllarda ısrarlı takip mağduruydum, yıllarca nefes aldırmayan bu takip için kendimi suçladım durdum. İnanılmaz bir çaresizlikti, sebebi bendim ama aileme anlatsam nasıl kısıtlanırdı hayatım, öte yandan fail ailemin evine gelmekle tehdit ediyordu. Teyzemi yanıma alıp polise gittiğimde korkudan titriyordum, mesajları okuyan memurdan duyduğum ilk söz o odada cevapsız kaldı: “Ne olur yani bi kere daha konuşsan?”.
Kendi cephemde böylesine sinmiş ve yalnız hissederken, diğer cephede kürtaj hakkı için sokaklardaydık. Toplumsal cinsiyet kurgusunu kavramış, mücadeleye çoktan omuz vermiştim ama kendi kapımın önünü halledemiyordum, korkuyordum. Öte yandan öfkem beni içeriden kemirmeye başlamıştı. Kendimi suçlamayı bıraktıktan sonra o takibe o günlerde sessiz kalan herkese öfkelendim. Arkadaşlarım bu sürecin bendeki uzun süren etkisini küçümsediğinde öfkelendim. Sınıf mücadelesini bölmekle itham edildiğimde, kazanılmış hakları kadınlara bahşedilmiş sananlar duymak istemediklerine kulaklarını tıkadığında öfkelendim. Kürtaj hakkına erişimde zorlanan her kadında öfkelendim. Gebelik testi, ertesi gün hapı ve kadın sağlığı ile ilgili her meselede erkek devlet politikaları altında ezilen her kadın için öfkelendim. Aydın sorumluluğundan bihaber akademisyenler tuttukları yerlerden kadınlara ahkam kestiğinde öfkelendim. Tüm öfkelendiklerime bas bas cevap veremedikçe en çok kendime öfkelendim.
Bu iki cepheyi annem üzerinden birleştirebiliyorum son yıllarda. O da bu düzende ezilendi, bu yüzden mutsuzdu, bunu bu şekilde ifade edemiyor oluşu gerçeği değiştirmiyordu. Kırgın bir çocukluk ve ergenliğin yanına, annesini feminist bilinç sayesinde anlamış öfkeli bir kadın iliştiriyorum artık. “Ah orada o cevabı verecektim, neden sustum”ları azaltıyorum, yalnızlaşmayı baştan göze alarak. Bunu sosyal medya aktivizmine borçluyum, her konuda vaaz veren erkeklerle dalga geçen kadınları görmesem hala dişlerimi sıkıyor olacaktım. Kadın dayanışması bu iyileşmede kilit rol oynuyor. Konuşmadan anlaştığım, az konuşup çok ağlaştığım, birlikte bağırdığım kadınlar olmasa o kafamın içindeki yalnızlık beni yutacaktı. Bu yüzden 8 Mart ve her feminist eylem temel ihtiyaç her kadın için, her gün daha çok.
#İstanbulSözleşmesiYaşatır
#YoksulluğaFeministİsyan